Blog

Otizmde Duyu Bütünleme Problemleri Nelerdir?

Otizmli ve gelişimsel bozukluğu olan çocukların duyusal sistemlerinde işlev bozukluğu olabilir. Bu çocuklar bazen bir bazen birden fazla duyu uyarıldığında olması gerekenden fazla aşırı ya da fazla az tepki verebilirler. Tekrarlı vurma, sürekli dönme, hızlı el çırpma gibi bazı davranışların altında yatan neden bu duyu problemleri olabilir. Duyu sinirleri periferde olmasına rağmen (omurilik ve beyin hariç ), sorunun kaynağı merkezi sinir sistemindeki nörolojik işlevsizlikle ilgilidir. Basınç, dokunma gibi duyusal entegrasyon teknikler çocuktaki dikkati ve farkındalığı kolaylaştırır ve aşırı uyarılma ya da az uyarılmaya bağlı sorunları azaltabilir.

Duyusal entegrasyon doğuştan gelen nörobiyolojik bir süreçtir ve çevreden gelen duyuları beyinde bütünlemeyi ve yorumlamayı amaçlar. Buna karşılık duyu bütünleme bozukluğu duyusal girdilerin bütünlenememesini, beyin tarafından uygun şekilde organize edilememesini ifade eder; farklı şekillerde ve şiddette gelişimsel ve davranışsal problemlere yol açar.

Duyu bütünleme esas olarak üç temel duyuya odaklanır: Taktil, vestibüler ve propriosepsiyon duyular.

Bu duyuların birbiriyle bağlantısı doğum itibariyle şekillenmeye başlar, çocuk olgunlaşırken ve çevresiyle etkileşim kurarken gelişmeye devam eder. Sadece bu üç duyu birbiriyle bağlantılı değildir, diğer duyularla da etkileşim halindedirler. Fakat özellikle bu üç duyu (vestibüler, taktil ve proprioseptif duyular) görme ve işitme kadar çok bilindik olmasa da bizim yaşantımız için çok kritiktir. Bu üç duyunun birbiriyle yaptığı etkileşimler çok komplekstir. Temel olarak kendimiz ve çevremizle tecrübe kazanmamızı, etkileşime girmemizi ve çevredeki farklı uyaranlara cevap vermemizi sağlar.

Bu üç sisteme göz atalım…

Taktil Sistem: Deri yüzeyinin altında beyine bilgi yollayan sinirleri kapsar. Bu bilgiler hafif dokunma, ağrı, ısı, basınç duyusunu içerir; çevreyi algılama ve gerektiğinde koruyucu reaksiyon göstermek için yaşamsal olarak çok önemli bir rol oynar. Çocuk, taktil sistemin işlevini gerçekleştirmemesi durumunda dokunulduğunda geri çekilmek isteyebilir, bazı dokudaki besinleri yemeyi reddedebilir ya da bazı dokudaki kıyafetleri giymekten, birinin saçına dokunmaktan, yüzünün yıkanmasından, birinin elinin kirlenmesinden (kum, çamur, parmak boyama) rahatsızlık duyabilir. Taktil fonksiyon bozukluğu dokunmayı aşırı fazla ya da az algılama, genel irritasyon, kendini çevreden dışlama, çevreden rahatsızlık duyma ve hiperaktiviteye yol açabilir. Taktil savunma, kişinin hafif dokunmaya karşı aşırı hassas olma durumudur. Teorik olarak taktil sistem olgunlaşmadığında ve doğru çalışmadığında beynin korteks kısmına diğer süreçleriyle etkileşecek anormal nöral sinyaller gönderilir. Bu anormal bilgiler beynin aşırı uyarılmasına, durdurulamayan ve organize edilemeyen aşırı beyin aktivitesine yol açabilir. Bu durum da çocuğun davranışını organize etmesinde, konsantre olmasında ve dokunmayla ilgili bir tecrübede olumsuz duygular yaşamasına sebep olacaktır.

Vestibüler Sistem: İç kulakta bulunan semisirküler kanallar dediğimiz yapı, baş pozisyonundaki değişimleri ve başın hareketlerini algılar. Başımızı çevirirken, baş aşağı pozisyonda, ayakta, dönerken, boşluktaki hareketlerimizin bilgisini verir. Bu duyusal alanın işlevindeki bozukluk “aşırı ve az” olmak üzere iki şekilde çocukta etkisini gösterecektir. İlkinde çocuk vestibüler uyarıya çok aşırı tepki verecektir, her türlü hereketten korkacak ve sallanmak, kaymak gibi hareketleri yapmaktan kaçınacaktır. Tırmanma, merdiven inme – çıkma, yürüme, emekleme, stabil olmayan yüzeylerde ayakta durma gibi kaba motor beceriler onları endişelendirecektir. Sonuç olarak boşluktan korkarlar ve genelde sakardırlar. İkinci sorun çocuğun aktif bir şekilde sürekli hareket etme ihtiyacı içinde olmasıdır ve yoğun şekilde dönme – zıplama gibi hareketleri yaparak vestibüler sistemi devamlı uyarır. Bu durum, çocukların vestibüler sisteme az tepki verdiklerinin bir göstergesidir.

Proprioseptif Sistem: Kas – eklem ligamentler, tendonlarda yer alan reseptörden oluşur ve kişiye beden pozisyonuyla ilgili şuuraltı düzeyde bilgi sağlar. Örneğin topa ayağıyla vurmak isteyen bir kişiye, ayağını geri çektiğinde dizini ne kadar bükmesi gerektiği bilgisi bu reseptörlerle verilir. Yine saçı taramak için dirseği gerektiği kadar kaldırmak ve bükmek de bu duyunun işlevinin yerinde olmasına bağlıdır. Bu duyu sayesinde kişi bir aktiviteyi gerçekleştirirken bedenini nasıl pozisyonlaması gerektiğini bilir. Çorba içmek, yazı yazmak gibi ince motor becerilerin gelişmesi için de oldukça önemlidir. Bu duyu duruma göre farklı oranlarda uyarılır. Örneğin trambolinde zıplarken diz, kalça ve ayak bileğinde uyarılan reseptör sayısı, yürürken uyarılan reseptör sayısından çok daha fazladır. Dolu bir kutuyu çekerken el bileğinde ve dirsekte uyarılan proprioseptör sayısı, boş bir kutuyu çekerken uyarılan reseptör sayısından çoktur.

Proprioseptörlerin fonksiyonlarını yerine getirememesi, sakarlık, düşme eğilimi, boşlukta beden pozisyonu farkındalığının az olması, beden postürünün garip olması, bebeklerde emeklemenin minimal olması, düğme ve çıtçıt gibi objeleri kullanmada zorluk, tam çiğneyememe ve yeni motor becerileri öğrenmede direnç gösterme gibi sıkıntıları doğurur. Propriosepsiyon duyusunun farklı bir boyutu da amaca yönelik motor planlamadır. Farklı motor becerileri, planlama ve gerçekleştirme becerisi için gereklidir. Motor planlamanın becerisi, ilgili bilgiyi duyu sistemlerinden doğru almaya, organize etmeye, yeterli ve etkili biçimde beyinde yorumlaya bağlıdır.

Genel olarak üç sistemin işlevinin bozuk olması her çocukta farklı şekilde ve şiddette bir etki yaratacaktır. Çocuk uyarıya çok ya da az tepki verebilir, hareket düzeyi çok yüksek ya da çok az olabilir, çocuk durgun olabilir, çabuk yorulabilir ya da tüm bu uçlar arasında bir seyir gösterebilir. Kaba ve ince motor beceriler, koordinasyon, denge problemleri bu üç sistemin işlevindeki bozukluktan dolayı etkilenir, konuşma-dil ve akademik beceriler de bu süreçten etkilenerek geride kalabilir. Davranışsal olarak çocuk çok tepkili, çabuk uyarılabilir, hareket etmek için motive olmayabilir. Bazı çocuklar yeni bir çevreye, duruma karşı adapte olmakta zorlanabilir, kaçınma, öfke, üzüntü gibi duygusal tepkiler verebilir.

Tuğba Karabulut-Fizyoterapist ve NLP Eğitmeni

Yorum yapma kapalı.