Otizm Hakkında Yeterince Bilgi Sahibi miyiz?

Otizm, giderek daha çok gündeme gelen, farkındalık yaratmak adına çeşitli etkinlikler yapılan nörolojik ve gelişimsel bir bozukluktur. Son araştırmalar, her 68 çocuktan birinin otizm gösterdiğini vurguluyor. Aileler birçok bilgi, uyarı veya öneriler duyuyorlar. Peki, otizm hakkında neler biliyoruz? Hangileri doğru? Nelere daha dikkat etmeli veya odaklanmalı? Terapi sürecinde ne yapmalı?

Otizm veya Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), nörogelişimsel bir bozukluktur ve belirtiler erken çocukluk dönemine (O-3 yaş arasına) dayanır. Doğal gelişim sürelerinde, çocuklar iletişim ve sosyal etkileşim becerilerini ebeveynlerini veya akranlarını gözlemleyerek, model alarak ve taklit ederek öğrenirler. Ancak, otizmli bireylerde sözel veya sözel olmayan becerilerde gecikmeler veya zorluklar görülmektedir. OSB gösteren çocuklar doğal yollarla kendini ifade etme, karşılıklı duygu paylaşımı, ilişki kurma ve sürdürmede güçlük çeken çocuklar olarak tanımlanmakla birlikte tekrarlayıcı davranışlarda sergilemektedirler.

Nelerde zorlanırlar?

Bu belirtileri biraz daha detaylandırdığımızda OSB tanısı alan çocukların, toplum içerisinde etkileşimi sağlamak adına kullandığımız sözel olmayan iletişim biçimlerini yerine getiremediklerini veya çok güçlük çektiklerini görebiliyoruz. Örneğin, el-kol hareketlerini kullanma, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi davranışlarda güçlükler olabilir. Bunun yanı sıra bu çocuklar yaşıtlarıyla oyunlara katılamaz ve uygun ilişkiler geliştiremezler. Sözel olmayan iletişim bozukluklarında önemli bir nokta daha ise sosyal karşılıklılık ve paylaşma becerilerinde bozulmalar olmasıdır. OSB’li çocuklar, diğer insanlarla eğlenme, mesela, ilgilendikleri nesneleri getirip annelerine gösterme gibi paylaşımlarda bulunmakta zorlanırlar, aynı zamanda duygusal olarak paylaşımda bulunmaları ve karşılık vermeleri de güçtür.

2013 yılına dek Otizm Spektrum Bozukluğu tanısında yer alan konuşma becerisi, yeni tanımlamada uzmanlar tarafından farklı değerlendirilmektedir. İletişimdeki nitel bozulmalar, konuşması yeterli düzeyde olan çocuklar ile ilgili olup, başkalarıyla söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede durumları gözlemlenmektedir (örneğin, bir çocuk babasına gün içerisinde neler yaptığını anlatmak için yanına gider ve karşılıklı geçen bir diyalog ile gününü özetler). İletişimin bozukluklarının temelinde yatan ise OSB gösteren çocuklarda taklit becerilerinin zayıf olup, imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliklerinden oynayamamalarıdır (örneğin, «mış gibi oyunlar» oynaması, bir çocuğun herhangi bir nesne alıp, tuşlarına basarmış gibi yapıp, kulağına götürüp alo dermiş gibi yapması veya bir hayvan sesini taklit etmesi gibi).

Otizmli çocuklar, sınırlı ilgi alanına sahiptir

OSB’li çocukların en belirgin özellikleri ise davranışlarındaki işlevsel olmayan uğraşlardır: OSB’li çocuklar sınırlı ilgi alanlarına sahip olurlar (örneğin, sadece legolarla oynamak ve onları saatlerce sıralamakla uğraşırlar), davranışları tekrarlayıcı olur, aynı el motor hareketlerini dakikalarca tekrarlayabilirler veya bir nesneyle saatlerce yineleyici bir şekilde ilgilenebilirler (örneğin, saatlerce kablonun ucunu sallamak veya dakikalarca oyuncak arabasının tekerleğini çevirmek gibi).

Bu belirtilerin yanı sıra çocukların gelişimlerini yakından takip etmeliyiz. Herhangi bir noktada bir eksiklik veya aksama varsa bir uzmana danışmak en doğru karardır. Özetlemek gerekirse, gelişimleri normal seyreden bebekler ebeveynlerine bağımlı ve onlara dönük olurlar: İlk aylarda insanların yüzlerine ve ifadelerine odaklanabilirler, seslerini dinlerler, agulama döneminde onlara yanıt verirler, mimikleriyle duygu durumlarını aktarabilirler, daha ilerde ise 9 aylık bebekler gördükleri sosyal davranışları taklit ederler, alkış yaparlar, ″bay bay″ ve ″çak″ yaparlar, karşılıklı kahkahalar başlar, isteklerini belirtmek için işaret parmaklarını kolaylıkla kullanırlar. ″Cee-e″ oyunu gibi ebeveynlerin sıkça oynadığı oyunlar vardır, çocuk anne veya babası ile göz göze gelir ve karşılıklı oynarlar, bu gibi oyunlarda yolunda gitmeyen bir şeyler varsa çocuğu yakından gözlemlemek faydalıdır. Dil becerilerine ilişkin ise uzmanlar olarak bebeğin 7-8 aylıkken tek heceler söylemeye, 10-11 aylıkken konuşma seslerini taklit etmeye, 1 yaşına doğru anne ve baba kelimelerini söylemeye, daha sonra farklı kelimeler ekleyerek 2 yaşında 2 kelimelik cümleler («yemek ver», «hadi gel» gibi) kurmaya başlamasını öngörürüz.
Son yıllarda otizmli çocuklarda duyusal sorunlara da dikkat çekilmektedir. Her birimizin kolaylıkla algılandığı ve tolere edebildiği bazı durumlar, OSB’li çocuklarda sorun yaratabilir. Örneğin, görsel, işitsel, dokunma ve tat gibi uyaranlara maruz kaldıklarında çocuklar, hassasiyet ve rahatsızlık duyabilirler. Bunun dışında vücut farkındalığı ve hareket sistemlerindeki sorunlar sebebiyle ise sürekli koşmak, zıplamak, hareket etmek eğiliminde olabilirler. Sıkça hiperaktivite, dürtü kontrol problemleri OSB’ye eşlik edebilir.

Tüm bu sorunlar ele alındığında, aileler eğitim ve tedavi için uzmanlara başvurmalıdırlar: Psikiyatrist veya nörolog tıbbi takibi yapar; uzman psikolog, özel eğitim uzmanları, fizyoterapist ve duyu bütünleme uzmanları eğitim ve tedavi programını yürütürler.

Bir uzmana danıştığınızda sizi neler beklemelidir?  

Her çocuk özeldir ve farklıdır. Bu nedenle uzmanlar, aileden öncelikle çocuğun gelişim süreçleri ve çevresel faktörleri hakkında bilgi alırlar. Çocuğu daha iyi tanımak, sorunların kaynaklarını daha kolayca tespit etmek ve onarmak adına bu aşama çok büyük bir önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra çocuğun gelişimini, bilimsel olarak onaylanmış testler ve envanterler aracılığıyla değerlendirmek şarttır. Birçok alanda çocuğun gelişim düzeyi, eksikleri, zorluk çektikleri veya tam aksine yaşına göre ilerde olduğu kriterler uzman tarafından tespit edilir. Daha sonrasında ise çocuğa ait tüm bilgiler raporlaştırılıp, özelliklerine göre bir profil çıkartılıp aileye bilgi verilir. Bu bilgilendirme içerisinde çocuğun her alanda – bilişsel, sosyal-duygusal, dil, ince motor, kaba motor – ne düzeyde olduğu aileye aktarılmalıdır. Sonuçlar doğrultusunda, aileye ve çocuğa uygun bir program oluşturulur. Bu programda ihtiyaç olan her alanda, tüm yapılacak çalışmalar tek tek yazılmalı ve hedefler konulmalıdır (örneğin, ortak dikkat geliştirmek adına işaret parmağını kullanmayı, sosyal oyunlar oynamayı öğretme gibi). Bu süreçlerin kaliteli, verimli ve hızlı aşılması çok büyük bir önem taşımaktadır. OSB’li çocukların erken tanı almaları ve hemen ardından ihtiyaçlarına yönelik yoğun terapi ve eğitimlerden faydalanmaları akranlarının düzeyine ulaşma olasılıklarını ve okula devam etmelerini büyük oranda kolaylaştırmaktadır.

Uzmanların yaklaşımlarına dikkat edin!

Aileler, alınan eğitim ve terapilerin bütüncül bir yaklaşıma dahil olduğundan emin olmalıdır. OSB’li çocuklarda otizm belirtilerine birçok sorun eşlik eder, ince ve kaba motor alanlarda eksiklikler oldukça fazladır ve motor planlama becerilerini etkilemektedir (örneğin, bir çocuk bir seri hareketi ardı ardına yerine getirmekte zorlanabilir), hiperaktivite, dikkat eksikliği, hırçınlık gibi davranış bozuklukları görülebilir. Bu nedenle özel eğitim alarak bilişsel, dil, sosyal-duyusal, ileride akademik becerilerin geliştirilmesi; aynı zamanda duyusal problemlerle baş edebilmek adına fizyoterapi ve duyu bütünleme seansları şarttır.
Öncelikler çocukların sosyal becerilerinin geliştirilmesi olup, karşılıklı çalışmaların sürdürülebilmesidir. Yaşına uygun iletişim becerilerine sahip olan bir çocuk hızlıca olumlu bir gelişme kaydeder. Özbakım alanı da (tuvalet eğitimi, giyinme soyunma, el yıkama vb.), çok gecikmeden ve yaşına uygun şekilde çalışılması gereken öncelikli konulardır.

Son olarak OSB’li çocuğun yaşına uygun iletişim becerilerini geliştirmesini sağlamak gerekir. Özel eğitim programları, dil ve iletişim terapileri, duyu bütünleme terapileri aracılığıyla çocuğun tüm alanlarda gelişmesi, düzenli ve sistemli bir takip ile değerlendirilmesi kısa sürede olumlu gelişmeler sergilemesine yol açmaktadır.

 

Yorum yapma kapalı.