Çocuklar ve İştahsızlık

Bu metin, Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Psikolojik Rehber Ayşim İncesulu’nun Bebeğimle Elele dergisiyle yaptığı röportajdan derlenmiştir.

Anne-babalar genellikle çocuklarının yemek miktarından tatmin olmuyorlar ve çocuk yiyor olsa bile yeterince yemediğini düşünüyorlar, neden?

Bizim neredeyse genlerimize işlemiş bir inancımız var; şişman çocuk sağlıklıdır. Ne kadar boğum boğum eller, kollar, bacaklar; o kadar sevimli. Anneler de çocuklarını beslemekteki becerileri ölçüsünde iyi anne olduklarını ya da dışarıya karşı çocuğuna bakabilen anne konumunu koruduklarını düşünüyorlar. Bu anlamda kilo alsın bakış açısıyla annelerin aşırı besleme, ara öğünleri abartma ya da sağlıklı olmayan ama kilo aldıran besinlere kayması söz konusu olabiliyor. Yeter ki yesin. Sağlıklı mı, doğru beslenme mi; genelde çok önemli değil. Obezite artık Türkiye için de geçerli. Kilo sorunu hep bu bebeklikten başlayan bozukluktan geliyor. Son zamanlarda genç annelerde medyanın da etkisiyle bir uyanış olsa da bu cok dar bir kesimde söz konusu. Genelde medyanın etkisi, alınması gereken markaları empoze eder nitelikte.

Ebeveynlerin bu yaklaşımı çocuğun psikolojisini nasıl etkiliyor?

Ebeveynlerin bu yaklaşımı bebeklikten itibaren düzensiz bir beslenme rutinine neden olabiliyor. Doymuyor, ağlıyor, uyumuyor gibi slogan haline gelen nedenler sıralanarak her ağladığında emzirme, mama verme ya da kaygıyla sallayarak uyutma, arabada gezdirme gibi sonucu vahimleştiren bir düzensizliğe doğru itiliyorlar.
Bebeklikten itibaren acıktığını fark etmeyen, sürekli yediklerini hazmetmekle yorulan ya da anne memesini emzik gibi rahatlama aracına çeviren çocuklarla bir yeme ve uyku düzeni kuramayan anne, oyuna vakit ayıracak enerjiyi bulamıyor. Yorgunluk ve yetersizlik duygusuyla gerginleşiyor. Anne baba ve aile büyükleri ilişkileri de gerginleşiyor. Ve bu gerginlik olduğu gibi bebeğe ya da çocuğa yansıyor. Kaygılı, sürekli ağlayarak isteklerini ifade eden, sağlıklı bağlanma sürece yaşanmadığından annesine yapışık dolaşan çocuklar haline geliyorlar. Tüm gelişim süreci etkileniyor.

Anne babalar nasıl bir psikolojiyle böyle davranıyor?

Öncelikle anne babalarda bir panik durumu gözlüyorum. En son oyuncaklarla, en ileri araç gereçle donanıyorlar ama doğum sonrası süreç nasıl olur, neler yapılmalı gibi konulara pek eğilmiyorlar. İnternetten öğrendikleri bilgi bombardımanı nedeniyle, tutum ve davranışlarla ilgili anne baba olarak bir fikir birliğine varamıyorlar. Dolayısıyla çok keyifli olabilecek çocuk sahibi olma ve yetiştirme süreci sancılı hale geliyor. Aslında anne baba olarak sakin ve tutarlı davranmak, çocuk doktoru ve aile büyüklerinin tecrübesinden yararlanmak, doğuma hazırlık sürecinde ve sonrasında bir gelişim uzmanıyla iletişim halinde olmak yeterlidir.

Çocuğun iştahsızlığı psikolojikse neler yapılabilir?

Çocuğun iştahı yoksa öncelikle beslenme rutinine, alışkanlıklarına ve yemeyle ilgili aile içi tutumlara bakmak gerekir. Ayrıca duyusal bir hassasiyeti, alerjisi vb. var mı diye kontrol edilmelidir. Bütün bunlardan sonra psikolojik yaklaşım sorgulanabilir. Eğer aile içi huzursuzluk, duygusal ya da fiziksel şiddet varsa; aşırı baskıcı ve uzayan yemek seansları, karşılıklı restleşme söz konusuysa (örneğin ağızda lokmayı tutma, kusma gibi davranışlara karşı zorla yeniden yedirme, bağırma gibi tutumlar) iştahsızlık daha da derinleşen bir problem haline dönüşebilir. Hâlâ emziriyorum, boğulur vb. telaşıyla zamanında ek gıdalara geçemeyen ya da hep püre halinde beslenen çocuklarda dil, damak ve diğer çiğneme kasları, diş ve damakların gelişimine ket vurulmaktadır. Yemek yemek yorucu ve zevksizse, çekişmeyle gidiyorsa hem çocuk hem de anne için psikolojik olarak zararlı bir ortam söz konusudur. Aileye yeni bir bebek gelmesi, ani taşınmalar, şehir değişiklikleri, okulda akademik ve sosyal olarak başarısız hissetme de çocuğun bünyesinde kendini iştahsızlıkla ifade ediyor olabilir. Mutlaka bir uzmanla görüşüp sıkı bir iş birliğine gidilmesi gerekir.

Anne babanın iştahsız çocuğa yaklaşımı nasıl olmalı? Örneğin; yemesi için baskı yapmak, ısrarcı olmak, cezalandırmak çocukta nasıl bir etki yaratır?

Yukarıda da bahsettiğim gibi ceza ve sertlik hiçbir sonuç vermeyeceği gibi sorunu da daha derinleştirebilir. Az ve sık beslemek de eğer bir sağlık sorunu yoksa çözüm değil, tam tersine problem yaratabilir. Acıktığını hissetmesi için 4 saatte bir değişik besinler vermek ve 3 ana yemek yeterlidir. Arada meyve, süt vb. verilse de yemek saatlerine yakın verilmemelidir. Çocuk kesinlikle sofraya, mama sandalyesi ya da yaşına göre düz sandalyeye oturarak aileye dahil edilmeli, yiyecekleri önüne konulup arada destekleyerek yemesine izin vermelidir. Baştan emek vermek, 1 buçuk yaşa kadar yemek düzenini oturtmak çok önemsenmelidir. Eğer anne hâlâ emziriyorsa bunun da bir düzeni olmalıdır. Ipad, çizgi film vb. ile yemek yenmesi de teknoloji çağının göreceli dertlerinden olmuştur. Emek vermeyen, prensipleri disiplinli olmayan anne ve baba çok daha uzun vade uğraşır ve yıpranır. Sloganımız şudur: bebekler ve çocuklar da yetişkinler gibi doğar, büyür ve acıkınca yemek yer, uykusu gelince de uyur. İlk 3 aydaki dış dünyaya uyum periyodundan sonra bu düzen doğal olarak oturmaya başlar. Burada kritik olan doğal davranmak, bebeğinizin biyolojik ritmini izleyerek bulmak ve saygı duymaktır. Kendi kaygı ve hedeflerimizi yansıtmaz ya da çocuklarımızı gerçekleştirmek istediğimiz bir proje olarak görmezsek doğal bir günlük rutini tutturmak hiç de zor değildir. Amacınız bebeğinizin tadını çıkarmak ve onu şefkatle sarıp sarmalayarak sevginizi vermek ve oyun oynamak olmalı. Eğer izin verirseniz acıkınca yemeğini yer ve uykusu gelince uyur.

Yorum yapma kapalı.